Şimdi de İzmir’in mitlerini değerli Sembol Dili eğitmenimiz Efe Elmas’tan dinleyelim;
SMYRNA...
Nice defa yıkıldı nice defa tekrar kuruldu; en görkemli tapınak, Efesli Artemis bu bereketli topraklarda yükseldi, on binlerce yıl toprağın annesine seslendiler. Bu tapınağın dünyanın yedi harikasından biri olduğu söylenir. Bu şehri kuranlar doğanın gizemine sahip olanlardı. Amazon kadınları; atları kadar vahşi, dolu dizgin, kadim bir ezgiyle, yüreklerinde ayın gizemiyle girdiler İzmir’e. İzmir’i ilk kuranlar, Magna Mater’in kızı Kraliçe Smyrna’dır. Halikarnas Balıkçısı bize bu anıyı harika anlatır. İzmir yeniden yıkıldığında bu sefer Büyük İskender yeniden kurar. Agora tepelerinde rüyaya daldığında Nemesis, Tanrıça görünmüştü ona. Yeni şehri nasıl kuracağını, nerede kuracağını anlatmıştı. Ve İzmir bir daha kuruldu.
MASALSI ŞEHİR
İlyada ve Odysseia gibi öncü bir destanın Homeros tarafından İzmir’de yazıya geçirilmesi tesadüf değildir. Tarihçi Herodot’un İzmir için söylediği,
“Onlar kentlerini bizim yeryüzünde bildiğimiz en güzel gökyüzü ve en güzel iklimlerinde kurdular” sözü de bu masalsı şehir için anlamlıdır. Ayrıca Narkissos efsanesi de Karaburun’da geçer. Narkissos, Nehir Tanrısı Kephissus ile Su Perisi Leiriope’nin oğludur ve çok yakışıklı bir genç delikanlıdır. Ekho isimli bir kız bu gence aşık olur ama genç yüz vermez. Bu aşka karşılık alamayan Ekho bir mağarada ölür, kemikleri taşlara, sesi de mağaralarda yankıya dönüşür. Yankı anlamında Ekho bu genç kızdan gelir. Tanrılar bu duruma kızar ve Narkissos’u lanetlemek isterler. Bir gün Narkissos, susamış bir şekilde, nehre eğilir ve kendi görüntüsüne aşık olur. Yerinden kalkamaz ve günlerce ve aylarca ölene kadar kendisini seyreder. En nihayetinde İzmir’in kurulmasını sağlayan Tanrıça Nemesis dayanamaz ve onu nergise çevirir. Bu yüzden en yoğun, en güzel kokan nergis çiçeklerinin Karaburun’da olduğuna inanılır. İzmir, efsaneleriyle ve mitleriyle dolu bir şehirdir. Ege’nin incisi ve parlak gökyüzüyle nice hikayeye ev sahipliği yapar.
Efe Elmas